9 Aralık 2010 Perşembe

yarım hikaye.

günlerden bir gün, bilgelik okulundan çıktığımda, salaş giyinmiş bir genç ile karşılaştım. belliki konuşmak istiyordu, susuyordu yine de. içindeki bağırma isteiğini iliklerime kadar hissetmiştim. yanına yaklaştım tam sormaya çalışırken konuşmaya başladı..

"bütün bu öfkemi ve kızgınlığımın nedenini merak edip dururlar.
zamanı geri alamamak bütün dünyayı yok etmek için en iyi nedendir, akıllı bir adam için.

şimdi dönüp bir kez daha sormak istiyorum:
"hesabı ben ödeyebilir miyim?" diye.
sonra..
sonra yaşlı gözlerle sarılıp, bağıra bağıra "aptal bir adamım" demek istiyorum.
önünde diz çöküp yalvarmak istiyorum.

şimdi düşünüyorum,
pişman mıyım?
hayır diyemiyorum.
evet demeye de cesaret edemiyorum..
sırf bu yüzden
önünde, tek hamlede ölmek istiyorum.

siz uyuduğunuzda,
aslında uyanıyorsunuz;
benim yaşadığım dünyaya.
o pişmanlıklar ve korkularla dolu dünyaya..."


bu bir aşk öyküsü değildi, bu kimsenin kolay kolay anlayamaycağı bir pişmanlık öyküsüydü. her gün kendini yargılayıp, her gün kendi idamını veren bir adamın öyküsüydü.

hikaye böyle başladı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder